Misafir Yazar
Ben geldim, yüreğim orada kaldı. / Tsoriti Şevval
3 yılın ardından yeniden anavatana gidiyorum. Yaşadığım mutluluk ve heyecan tarif edilemez.
Minvodi’ye ulaştıktan sonra yolumuza minibüsle devam ettik. Artık heyecanımız daha da artmaya başlamıştı. Çünkü vatanımıza biraz daha yaklaşıyorduk kırmızı minibüsümüzle. Yolculuğumuz süresince uykuyla uyanıklık arasında etrafı izledik. Ama Osetya sınırlarına girdiğimizi anladığımızda gözlerimizdeki uykunun yerini merak almıştı. Otele geldiğimizde eşyalarımızı bırakır bırakmaz kendimizi Vladikavkaz sokaklarına attık.
Program öncesindeki boş vaktimizde dinlenmek yerine Prospekt Mira’da zaman geçirdik ve hemen Türkiye’deki dostlarımıza bulunduğumuz toprakların güzelliklerini gösterebilmek için birer hat aldık. Ufak gezimizi tamamladıktan sonra programın baş mimarı Aslan Tsutsiev’le olan basın toplantısına katıldık. Basın toplantısı sonrası Alanların izlerini anlatan bir belgesel izleyip günü sonlandırdık. Ancak “Biz buraya uyumaya gelmedik.” diyerek daha önce Poyrazlı’ya gelmiş olan Portal gençlerini ziyaret etmemiz gerek dedik ve kendimizi bir anda Portal’ın mekânında bulduk.
Portal’ın ortamını sözcüklerle anlatmak zor olsa da yine de anlatmaya çalışacağım. Gözlerinizi kapatıp şöyle bir ortam hayal edin; Ortada yanan ateş başında toplanmış gençler kendi aralarında sohbet ediyorlar, bir yanda kumda kahveler pişiriliyor, bir yanda birileri piyano çalıyor, ona eşlik eden diğer biri Dala Fændur çalıyor, ritim tutanlar diğer bir yanda, bir masa başında da satranç oynayanları izleyenler... Duvarlardaki resimleri her incelediğinizde farklı bir ayrıntı yakalıyorsunuz. Her yanından sanat çıkan bir ortam ve herkese açılmış kapıları olan bir yer Portal... Daha fazlasını anlatabilirdim Portal’ı ancak gezinin diğer günlerine haksızlık yapmak istemiyorum.
Gezi boyunca günde ortalama 3-4 saat uykuyla geziyorduk. Yolda fırsat buldukça uyuyup enerji depoluyor gezdiğimiz her yerin tadını daha iyi çıkarmaya çalışıyorduk. Fiagdon, Digorkom, Mozdok, Dargavs ve daha nice güzel yeri adım adım arşınlayarak, tarihini öğrenerek ve bol bol not alarak gezdik. Gittiğimiz tarihte yağmur yağmaması en büyük şansımız gibi görünse de güneş kremlerine rağmen o yüce dağlarda hepimiz bir güzel yandık. Ancak yanık acıları bizi rahatsız etmiyor aksine daha çok gezmemiz için bizi kamçılıyordu adeta. Akşam 8-9 gibi otele geliyorduk. Yemeğimizi yedikten sonra hiç kimse dinlenmek istemiyordu ve kendimizi birden Terek kenarında yürürken ya da Kaft yaparken buluyorduk.
Şüphesiz ki Osetya’ya giden herkesin mutlaka görmesini istediğim tek yer var: Beslan. Programımızda olmamasına rağmen yoğun ısrarlarımız sonucu Mozdok dönüşü Beslan’a uğradık. O güzel çocukların melek olduğu o okula…
Akşam saatlerinde gitmemize rağmen duvarlardaki çatışma izlerini görmemek mümkün değildi. Okulun ilk günü nedeniyle heyecanla bekleyen o kalabalığın olduğu bahçeye adım attığımızda dahi daha önceden duyduklarımızın etkisiyle hepimizin gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı bile.
Bu büyük insanlık dramının yaşandığı o spor salonuna adım attığımızda Beslan’ın sembolü olan su şişelerini her yerde görmeye başlamıştık. Duvarlarda bulunan saçma ve mermi izleri, yanık izleri, orada hayatını kaybetmiş kadın, erkek, çocuk fotoğrafları hepimizi çok etkilemişti. Daha önce de orada bulunmuş olmama rağmen bu kez arkadaşlarıma orada yaşananları anlatmak zorundaydım ve bu durum hayatımda en zorlandığım an olabilirdi benim için.
Gece vakti olduğu için “Melekler Şehri”ne ilk grup gidememişti ancak ikinci grupla tekrar gitme fırsatım oldu. Sonu görünmeyen bir yer orası, sadece büyükler de yok orada 2 yaşında, 3 yaşında bebekler de yatıyor aralarında. Türkiye’den dönüp anavatana tekrar yerleşen Alana’yı da ziyaret ettik. Yaşasaydı belki de bu gezide bir boşluk bulup onunla buluşup çay, kahve içecektik, kim bilir... Beslan hakkında da yazılacak çok fazla şey var ancak güzel anılar arasında bu kadar gözyaşının yeterli olduğunu düşünüyorum, sizleri daha fazla üzmek istemiyorum.
Gezimizin en güzel günlerinden bazıları da Bağımsız Güney Osetya’da gerçekleşti. Sınırdan geçmeden bizi özel arabalara bindirdiler ve polis eskortu eşliğinde sınırdan geçtik. Daha sonrasında bizi karşılamak için toplanmış kalabalığın yanına ulaştık ve kendimizi o kadar özel hissettik ki anlatamam. Bizim için toplanan o kadar insana teşekkür etmek istiyorum, hepinizle iyi ki tanıştık. Tshinvali’ye vardığımızda duvarlarda hala savaştan kalma izler vardı. Ancak o izler sadece duvarlarda değil, yüreğimizde de duruyor. Kapanmaları ise uzun zaman alacak gibi görünüyor.
Güney Osetya Cumhurbaşkanı Sayın Bibilov ile görüşmemiz de çok keyifli geçti ve kendisiyle tek tek fotoğraf çektirme şansımız oldu. Bizimle öyle güzel ilgilendi ve sohbet etti ki kendisinin bir cumhurbaşkanı olduğuna inanmakta zorlandık. Güney Osetya gezisi boyunca bize eşlik eden gençlerle beraber yemek yedik, Kaft yaptık, sohbet ettik ve bir daha görüşmek üzere sözleşip istemeyerek de olsa Güney Osetya’dan ayrıldık.
İlk grubun son gününde ise Kuzey Osetya Cumhurbaşkanı sayın Bitarov ile görüştük. Kendisine dil öğrenmek isteyen gençlerin isteklerini ilettik. İrişton Tv’de dil öğrenmek isteyenler için program yapılacağını ve isteyen olması durumunda Osetya’ya gelenlere Rusça ve Osetçe eğitim vereceklerini ve eğitim görenlerin Türkiye diasporasında Osetçe öğretmenlik yapabileceklerinin sözlerini almış bulunmaktayız. Böyle güzel bir fırsatı kaçırmamamız gerektiğine inanıyorum.
Vizemin bir aylık olmasını fırsat bilerek birinci grubu yolcu edip ikinci grupla da Osetya seyahatime devam ettim. Ancak ikinci haftamda atalarımın geldiği köyüm Chikola’da geçirdim zamanımın bir kısmını. Geri kalan kısımda ise Prospekt Mira’da Osetya’dan arkadaşlarımla vakit geçirdim ve her akşam istisnasız Portal’da sabaha kadar sanatın içinde bulundum.
Yazımın sonlarına gelirken bu projenin başlamasına sebep olan Aslan Tsutsiev’e çok çok teşekkür ediyorum. Böyle güzel bir projede her anımızda bizimle ilgilenen bakanlık çalışanları Ilina, Soslan, Georgi, Ahsar’a da sonsuz teşekkürler. Bir sonraki geziye katılacaklara da birkaç tavsiye vermek istiyorum. Uykusuz kalmaktan korkmayın çok çabuk alışıyorsunuz, her bulduğunuz fırsatta kendinizi sokağa atın. Alacağınız hediyelik eşyaları ufak da olsa bulduğunuz boşluklarda alın, son güne bırakınca hiçbir şey yetişmeyebilir. Yanınızda mutlaka kalem kâğıt bulundurun. Her yeni öğrendiğiniz şeyi not alın, o kadar çok şey öğreneceksiniz ki zamanla unutmaya başlayacaksınız.
Değerli zamanınızı ayırıp yazdıklarımı okuduğunuz için de sizlere de ayrıca teşekkür ederim.
Дзабах уота ма хестарта, мембалдта, ма кастарта...
Tsoriti Şevval