Hayri Ata

Muhacir Olmak
Dil, tarih ve kültür ulusların varoluşlarının temelidir.
Bizim gibi “muhacir” topluluklar yabancı topraklarda kimlikleriyle var olabilmeleri için kendi dilini, tarihini ve kültürünü yaşatmak zorundadırlar.
“Muhacir” istediği kadar kendini asimile olmuş, değişmiş, dönüşmüş, yeni bir kimlik sahibi olmuş olarak görürse görsün ata dilinden, tarihinden ve kültüründen kopamaz.
Dil, tarih ve kültür genetik kavramlar değildir ama dededen babaya, babadan oğula aktarılan yaşam formlarıdır. Bu özellikler insanları bir gölge ömür boyu gibi takip eder, bırakmazlar.
Kafkasya, mekânsal alanın küçüklüğü ile ters orantılı olarak, çok zengin bir diller, tarihler ve kültürler coğrafyasıdır. İnsanlığın beşiği olarak tanımlanan Mezopotamya ile komşudur ve binlerce yıldan beri süregelen bir karşılıklı ekonomik ve kültürel alış veriş içinde olmuştur.
Asya’dan Avrupa’ya doğru binlerce yıl süren göç yolları üzerinde olmuş ve göçerlerin her biri Kafkasya’da kendi izlerini bırakmışlardır.
Kuzey Avrupa ile Çin, Hint, Pers ve diğer halklar arasındaki ticaret kervanlarına yol vermiş, geçit vermiş, klavuzluk etmiştir.
Yanı sıra, stratejik önemi ve zenginliği nedeniyle birçok savaşın, yağmanın ve talanın, dolayısıyla katliamların da hedefi olmuştur.
Bütün bu nedenler Kafkas halklarına savaşçı, savunmacı ve oldukça tutucu bir kültürel miras bırakmıştır.
Biz Oset-Alanlar da Kafkasya’nın yerli halklarındanız; İskit-Sarmat-Alan kavimlerinin son halkasıyız. Her ne kadar bunun “doğru olmadığını” iddia edenler varsa da bugün için eldeki tüm veriler böyle olduğunu gösteriyor.
Alan Kültür ve Yardım Vakfı’mızın sitesinde kendi dilimize, tarihimize ve kültürümüze ait bilgilendirme amaçlı yazılar, tercümeler, kitaplar, tartışmalar, filmler vd bulacaksınız.
Amacımız kendi dilimize, tarihimize ve kültürümüze, kısaca kimliğimize sahip çıkarak onları izleyen kuşaklara aktarmaktır.
Bu görev, bu dili ve kültürü binlerce yıl omuzlarında taşıyarak, çok zor koşullarda bize kadar ulaştıran akın ve uzak atalarımıza olan borcumuzdur.