Hayri Ata
Seçilmiş Halklar
Özelde Çerkesler genelde Kuzey Kafkasyalılar "seçilmiş halklar" falan değil. Övünmeler ve gurur duymaların bir sınırı olmalı.
Bu biraz da tipik bir diaspora psikolojisidir; kaybedilen her şey değerlidir, eşsizdir.
Farklı bir kültürün taşıyıcılarıyız; tamam da bu kültür başka halkların kültürlerinden üstün değil, sadece farklı... Bu farklılık da bizlerin kapitalistleşme, kentleşme, modernleşme sürecine geç girmemizden ileri gelmektedir. Feodal kültürde kapitalizmin ürettiği bireycilik ve çıkarcılık daha azdır; kurnazlığı değil mertliği, dürüstlüğü; nasıl olursa olsun para sahibi olmayı, zengin olmayı değil onuru ve kişiliği önceler. Savaşçılık, yiğitlik, kahramanlık, bilgelik vs saygın bir insan olmanın ön koşullarıdır ve bu özellikler kendilerine uygun kültür kodları üretmişlerdir...
Bizim toplumda kadının yeri farklıdır, daha saygındır daha eşittir falan deriz ama işin aslı pek de öyle değildir. Kadınlara getirilen kısıtlamalar ile kadınların hak ve özgürlükleri teraziye konsa hangisi daha ağır basar emin değilim.
Buna rağmen, bizim kadınlarımız daha öz güvenli ve cesurdurlar; bu da kadini asagilayan, onu ikinci sinif insan olarak goren Ortadoğu kulturune goreli olarak daha az maruz kalmalarındandır.
Akraba evliliğinin yasaklanmasına gelince, Kuzey Kafkasya halkları kısa süre öncesine kadar boy esasına göre gevşek bir konfederasyon şeklinde örgütlenmiş savaşçı halklar olduğu için "dış evlilik", bir tür başka boylarla akrabalık tesis ederek "daha güçlü", "daha kalabalık" olmanın bir aracı olmuştur. Bir de ortada paylaşılacak kayda değer toprak, mal mülk olmadığı için evlenen erkek çocuklar genelde baba evinde kalırlar ve amca çocukları aynı evde kardeş gibi büyürlerdi.
Buna psikolojide, "cinselliği ve evliliği dışlayan öğrenilmiş tiksinti" diyorlar; tıpkı ana baba ve çocuklar arasındaki cinselliği dışlayan ilişki gibi.
Evlilik yoluyla akrabalık tesis etmek ve bu yolla "daha güçlü" olmak veya potansiyel bir düşman devleti tarafsızlaştırmak Ortaçağ devletlerinde de vardır.
"Bizde cezaevi yoktu" demek de bir şey ifade etmiyor; bu bizde kimse suç işlemezdi ve işleyenler de cezasız kalırdı anlamına gelmiyor, suç işleyen de vardı, ölüm dahil en ağır cezalar da vardı. Cezaevleri bir kurum olarak merkezi devletler ile birlikte ortaya çıkan kurumlardır; yazılı bir suç ve ceza (hukuk) tanımı yapan toplumlarda vardır cezaevleri.