TARİH
Alanlar’ın (Osetler) Kökenleri ve İnançları
MÖ. 8000’de Mezopotamya'nın bataklık ve sazlık topraklarını kurutup yaşanılır hale getiren ilk yerleşikler arasında Alanlar da vardı. Doğu’dan gelen Samiler ve Akadlar onların topraklarını işgal ederek Babil Uygarlığı’nı oluşturdu. Topraklarında Babilliler’e karşı tutunamayınca Hazar Denizi civarına, Baktırian topraklarına yerleştiler. Buradan Kuzey Kafkasya'nın en dağlık bölgesi olan bugünkü Osetya (Alanya)'ya geldiler. Mezopotamya ve İran’da yerleşik olarak kalanlar ise Samiler’le karıştı. Dünyanın çeşitli bölgelerine dağılan Alanlar (Osetler) gittikleri pek çok bölgede yerli halklar içerisinde varlıklarını uzun süre devam ettirdiler. Bu gün Kuzey Kafkasya'da, Kafkas dağ silsilesinin kuzeyinde ve güneyinde iki ayrı bölgede; Kuzey Osetya (Kuzey Alanya) ve Güney Osetya (Güney Alanya) Cumhuriyetleri’nde yaşamaktadırlar. Tarihi toprakları Kafkas dağlarının bu en sarp ve dağlık bölgesinin % 70’i buzuldur. Geri kalan % 30’u yaşanılabilir alanlar. Kafkasya’nın en sarp, en dağlık alanları bu coğrafyadadır. Esas yaşadıkları Kuzey Kafkasya’da iki ayrı Cumhuriyet olan ve aynı adla varlıklarını sürdüren Alanlar süreç içinde devletlerini de oluşturdular.
Alanlar’da tek tanrı inancı Hıristiyanlıkla başladı. Halk arasında Hıristiyanlık geç ve zor benimsendi. Hıristiyanlığın yerleşmesi çok zor oldu. Daha 930'lu yıllarda bile çok tanrılı bir inanç dizgesine sahiplerdi. Kafkasya’da Papazların dinsel inançları yerleştirmelerine karşı Alanlar ayaklandılar. Hıristiyan din adamlarını ülkelerinden çıkarttılar. Alanlar çok tanrılı dinsel inançlar içerisinde aya, güneşe, yıldızlara, yıldız kaymalarına inanırlardı. Aya, yıldızlara, güneşe taparlardı. Alanlar yıldız kaydığında, kendi etraflarını daire içine alırlardı. Ayın ilk doğuşunu kutsal kabul ederlerdi. Tek tanrılı göksel (semavi) dinlerden önce, Alanlar ölümsüzlüğe, ölümden sonra yaşamın devam ettiğine; insanın yaşarken bir kuleye, ölünce de bir mezara ihtiyacı olduğuna inanırlardı.
Alan halkı bu çok tanrılı inancı kabul ederken Alan kralları, daha sonraki yüzyıllarda misyoner din adamlarının Hıristiyanlığı yaymalarından etkilenmiş ve halkın zorla Hıristiyan dine inanmalarını sağlamışlardı. Alan halkı Hıristiyanlığı seçerken ay ve yıldızlara duydukları kutsallığı hiçbir zaman terk etmedi ve haçla yıldızları, ayı birleştirerek ikisine kutsallık atfettiler.
Alanlar eski çok tanrılı inançları içerisinde çok oruç tutarlardı. Bu oruç aylarında et, balık ve tereyağı yemez, süt içmezlerdi. Hıristiyanlığı seçtikten sonra ise Noel Yortusu ve Tanrı’nın annesi Meryem için oruç tutmaya başladılar. Alanlar şimdi iki dinli bir halk. VI. ve VII. yüzyıllarda Bizans’ın, daha sonra Gürcistan’ın, en son da XVIII. yy.’da Rusya’nın etkisiyle bugün büyük çoğunluğu Ortodoks Hıristiyan. Adığelerle (Kabardeylerle) komşu olanlar, onların etkisiyle XVII. ve XVIII. yy.’da Müslümanlığı benimsemiş. Ancak Pagan inançların izleri ve törenler bugün de korunmakta. Alanya’da (Osetya’da) hiçbir zaman dini gerginlik veya bir çatışma çıkmamış. Hıristiyan olsun, Müslüman olsun bir Alan’ın günlük yaşantısında pek çok şeyi geleneklerle ilişkilendirmek olası. Alanlar arasında eskiden çok yaygın olarak kan davaları görülürdü. Birçok seyyahın anılarında Alanlar’la ilgili kan davalarına yönelik açıklamalar vardır. Eski kan davaları babadan oğula miras kalmış ve toplumsal gelenekler arasında halk içerisinde uzunca bir süre yaşatılmıştır. Günümüzde Kafkasya’da görülen pek çok eski kuleler, “kan davaları” yüzünden yapılmış tarihi savunma kuleleridir.
Moğol saldırıları ilk defa 1200’lerde bölgeye yöneldi. Saldırılarla karşı karşıya kalan Alanlar zaman zaman Moğolları püskürttüler. Alanların en parlak zamanları X. ve XI. yy.’dı. X. yy.’da Alan beyleri 30 bin süvariye sahip güçteydiler. Örgütlenmeleri çok mükemmel ve güçleri büyüktü. Moğol saldırılarıyla Kafkasya talan edilirken Alan toprakları da yağmalandı. Alanlar Kafkas dağlarının en yüksek yerlerine sığınmak zorunda kaldılar. Moğol saldırıları karşısında Alanlar’ın bir bölümü ise, Ön Asya'ya doğru yüksek dağ geçitlerini aşarak yayıldılar. Bu yayılmalar sırasında Dersim’e kadar ilerlediler. Dersim’e yeni gelen Alanlar, Partlar ve Urartular zamanında Baktırian bölgesinden Dersim’de gelip yurt edinen Alanlar’la akraba kabileler oldukları için aralarında kaynaştılar. Ardından Moğol saldırıları Dersim’e dayandı. Moğollar kendi idaresi altına aldığı halklardan vergiler alıyordu. O zamanlar (1206) Moğol yerel yöneticilerine özgü vergiler vardı. Kırsal alanda yaşayan insanlar yıl içinde bir defaya mahsus, Moğol yerel yöneticilerine koyun ya da altın ve gümüş olarak vergi ödüyorlardı. Bu vergi dışında angarya (iş gücü) zorunluluğu da vardı. Bu zorunlu angaryaya Moğollar "Kalan" diyorlardı. Kalan Çince bir kelimeydi. Zamanında Dersim dağlarında, derin vadilerde, tarım ve hayvancılık yapan Dersimliler'in yaşadıkları bu topraklara "Kalan" adı bir süreliğine ad oldu. Dersim merkezi olan ve Alanlar’ın yaşadıkları Sağman Dersim kalesi Fırat suyunu besleyen kolların kuzey yakasında kuruluydu. Bu kaleye Moğol yerel beyleri yerleşti. Yerleşik Dersim aşiretlerini, Alan ve Dımıli, Zaza (Kırmanç) halkını askeri işlerde kullanmak istedi. Halk asker vermedi ve bu angaryalara karşı, dağları, ormanları, derin vadileri dolduran Dersim aşiretleri ile birlikte Alanlar, Moğollara baş kaldırdı, direnişler gösterdiler.
Turabi Saltık