KÜLTÜR SANAT
Oset Kimliği
Merhaba, Rusya Saati yayınını izliyorsunuz. Bugünkü yayınımız Güney Osetya ile ilgili. Bu bölge, insanların çoğu tarafından, 8 Ağustos 2008 tarihinde başkent Tskhinvali’nin Gürcistan tarafından bombalanmasıyla tanındı. Bu bombalama sırasında yüzlerce masum sivil öldürüldü. Kafkasya’da bu bölgenin stratejik bir önemi vardır. Bu da doğru olarak anlaşılması gereken bir husustur. Bu nedenle konuyu Güney Osetya uzmanı ile konuşmayı tercih ettik. Konuğumuz Moskova Üniversitesi Profesörlerinden Alesia Dzhioeva.
Alesia Dzhioeva:
“Bir gün bir web sitesinde gezinti yaparken “İngilizlere ait en mükemmel 50 olgu nedir?” adında bir projeye rastladım. Benim favori takımım Menchester United’dır. MU listede üçüncü sıradaydı. Büyük Shakespeare ise sadece altıncıydı. Bu proje ben de biraz merak uyandırdı. Ama bu beni aynı şekilde “Oset halkına ait en mükemmel olguların” neler olabileceğine dair benzeri bir proje için cesaretlendirdi. BBC, CNN gibi Avrupa ve Amerikan kanallarını izlerken kesin olarak gördüm ve anladım ki batılıların Güney Osetya’daki durum hakkındaki bilgileri tamamen yanlış ve eksik. Onlar Osetlerin kim olduklarını kesinlikle bilmiyorlar. Gerçekte 8 Ağustos’ta olan Oset halkına karşı bir soykırımdır. Saakaşvili ve hükümeti için utanılacak bir olaydır. İlk 48 saat içinde 2000’e yakın masum insan öldürülürse, binlercesi evlerinden ve ülkeden kaçmak zorunda bırakılırlarsa, bu bir soykırım değil midir? Saakaşvili’nin anladığı demokrasi bu mudur? Onların Gürcistan (birliği) içinde kalmaları karşılığında vaat ettiği bu mudur? Ve bu ilk kez olan bir şey de değildir. Annem bana ailesinin 1920’lerde Kuzey Osetya’ya kaçtıklarını anlatmıştı. Onlar Gürcülerin ilk soykırımından kaçmışlardı. Ardından, 1990’larda ben aynı şeyi tekrar yaşadım. İkinci soykırımın tüm vahşetine tanık oldum. Ama şimdi demokrasi sloganları altında yapılanlar tamamen inanılmaz ve çifte standarttan başka bir şey değil. Saakaşvili Güney Osetya halkını toptan yok etmek istiyor. O ülkeyi baştan başa yakarak tamamen işgal etmek için halkı ülkeyi terk etmeye ve bırakıp kaçmaya zorluyor. Bu faşizmden başka ne olabilir? Bana göre Saakaşvili uluslararası bir mahkeme tarafından yargılanmalıdır.
Osetler çok eski bir halktır; onlar çok eski uygarlıkların taşıyıcısı İskit, Sarmat ve Alanların mirasçısıdırlar. Onlar bu topraklarda binlerce yıldan beri yaşamaktadırlar. Onlar neden öldürülerek yok edilmek isteniyor, neden evlerini ve topraklarını terk etmeye ve yabancı ülkelere gitmeye zorlanıyorlar? Kendine güveni olan bir ulus başka halkları yok etmeye kalkmaz, onları aşağılamaz. Ama Gürcistan nekrofil (ölü sevici) eğilimler gösteriyor. Bu Gamsahurdia ve Şevardnadze zamanında da böyleydi; bu durum şimdi de Saakaşvili’nin aşağılık ve barbarca saldırısıyla bir kere daha doğrulandı. Osetya, ekim devriminden çok önceleri Rus İmparatorluğu’nun ayrılmaz bir parçasıydı. Stalin’in yönetimindeki Bolşevikler tarafından “böl ve yönet” politikasına uygun olarak ikiye bölündü. Kuzey Osetya Rusya Federasyonu’na, Güney ise Gürcistan Federasyonu’na bağlandı. Sovyetler Birliği dağılıp Gürcistan birlikten ayrılınca Güney Osetya’nın tüm haklarına tecavüz etti. Ayrıca Güney Osetya, Gürcistan içinde otonom bir yapıya sahipti. Gürcistan bu otonom yapıyı iptal ettiğini açıkladı ve Osetleri öldürmeye başladı. Onlara “Gürcistan Gürcülerindir” diyerek onları Gürcü topraklarını terk etmeye zorladı. Bu (etnik temizlik) politikası Gürcistan’da yaşayan tüm halklara karşı uygulandı. Bu tehdit ve yok etme politikasına karşı Güney Osetya bağımsızlığını ilan etmek zorunda kaldı. Bugün Güney Osetya bağımsızlığının 18. yılını kutluyor. Osetler hiçbir zaman ve hiçbir şekilde ülkelerinden vazgeçmeyeceklerdir. Onlar sevgili anavatanlarını ve evlerini her zaman koruyacaklardır.
Benim sizlerle paylaşmak istediğim şey Oset kimliğinin on beş ayırıcı özelliğidir.
1-Bu listenin başında VALERY GERGIEV var. Neden birinci sırada, çünkü o “Oset” kimliğini dünya standartlarının en üstüne çıkardı. Velery Gergiev St. Petersbourg Marinsky Tiyatrosu’nun orkestra şefi ve sanat yönetmenidir. O, Londra Filarmoni Orkestrası’nın şefidir. Metroplitan operasının ve dünyanın birçok diğer orkestralarının yönetmenidir. Londra’da onun çığlıklar arasında ve dakikalarca ayakta alkışlanmasını asla unutmayacağım. O hiçbir zaman kendi köklerini unutmadı. O her zaman bir Oset olduğunu ve bundan gurur duyduğunu açıkladı. Eşi de bir Osettir ve üç çocukları vardır. O çocuklarını Oset geleneklerine ve kültürüne göre yetiştiriyor. O’nu şu sözleri ile değerlendirmek yeterlidir:” Dünyada daha mükemmel bir başka ırk ve bir başka din yoktur. Biz sınırsız bir dünyada yaşadığımızı kabul etmeliyiz”.
2-Listemizin ikinci sırasında 1990’da kabul edilen ÜÇ RENKLİ ULUSAL BAYRAĞIMIZ var: Beyaz-Kırmızı-Sarı. Bayrağımız aynı zamanda Kuzey ve Güney Osetya birliğini de sembolize ediyor. Beyaz renk saflık ve bilgeliği, kırmızı askeri yetenekleri sembolize ederken, sarı hoşgörüyü ve bolluk-bereketi sembolize ediyor. Bu üç renk aynı zamanda Oset toplumunun Osetlerin ataları olan İskitlere kadar uzanan üçlü fonksiyonel bölünmesinin de sembolik ifadesidir.
3-Üçüncü olarak listemizde Vasso Abaev’in TARİHİ VE ETİMOLOJİK SÖZLÜĞÜ var. Bu eser Oset dilinin kaynaklarına ışık tutan, açıklığa kavuşturan bir eserdir. Vasso Abaev uluslararası tanınmış bir bilim adamıdır. O, bu bahsettiğim sözlükle birlikte 500’den fazla bilimsel kitap ve makale yazarıdır. O kendi anadilinde kaleme aldığı çalışmaları ile tüm bilim dünyası tarafından tanındı. Ünlü yazar Nafiju Soyte “Abaev’in adını andığınızda Osetler boylarını biraz daha uzamış hissediyorlar. Onun adını anmaktan her zaman gurur duyarlar,” der.
4-Dördüncüsü HONGA’dır. “Dansa Davet” anlamına gelir. Asalet, cesaret ve kahramanlığı sembolize eder. Bu dans bazen iki değişik biçimde yapılır. Dans eden erkekler bazen birbirlerinin omuzlarına çıkarak dans ederler. Birçok Oset, SIMD’in ilk sıraya konması gerektiğini düşünür. Ama bana göre “Honga” daha güzel bir danstır. O bir aşk dansıdır, davet dansıdır. Ancak bu “davet” ve “aşk” Osetlere özgüdür; ölçülü, asil ve mütevazi. Dans bir halkın ruh dünyasını yansıtır; onurunu, güzellik ve estetik algısını… Oset dansları Oset kimliğinin açık yansımalarıdır.
5-Ardından “AGDAU” kavramı gelir. Farklı halklarda bu kavramın değişik anlamları vardır ve Osetler için de çok özel bir anlamı vardır. Genel olarak “onur, şeref kodları”, “etiket”, “davranış normları” olarak tercüme edilebilir. Osetlerde “agdau” kavramı kişisel başarı, kişisel refah için çalışma (kuralları) demek değildir. “Agdau” Osetlerde en yüksek insan kalitesine ulaşabilmenin aracıdır. Örneğin yaşlılara ve kadına saygılı olmak, yeme içme konusunda ölçülü olmak, halka karşı saygılı olmak “agdau”ın özü, esasıdır. İskit-Sarmat ve Alan savaşçılarının davranış kodlarında da görüldüğü gibi “Agdau”ın çok derin tarihsel kökleri vardır.
6-Şimdi sırada “WATSAMONGA”, ya da epik şiirlerde de dendiği gibi “NARTAMONGA”, ya da “KUTSAL KUPA” var. “Watsamonga” kutsal bir ayin kadehidir. Bu kadeh, ben bayrağın renklerinin anlamını açıklarken sözünü ettiğim “beyaz” rengin içinde anlamını bulur. Watsamonga toplumun en kahraman, en güçlü ve en hak eden kişisine verilir. Oset epik şiiri “Nart” kadar eskidir. Watsamonga ya da Nartamonga’nın gerçek anlamı savaşçıyı işaret etmek, savaşçıyı göstermektir, ki bu nedenle en kahraman ve en cesur olana emanet edilir. Eğer savaşçı kahramanlıklarını abartmadan ve dürüstçe anlatırsa kupa kendiliğinden savaşçının dudaklarına kadar yükselir. Yok eğer gerçeği söylemiyorsa kupa hep yılan ve kötü ruhlarla dolu olarak kalır. Watsamonga, tıpkı Hıristiyanların Kutsal Kupası gibi, ölümsüzlük ve onur sembolüdür. Bu nedenle o korunması için, en dürüst ve güçlü savaşçıya emanet edilir.
7-Yedinci sırada Güney Osetya’nın bağımsızlığı ve iki Osetya’nın “BİRLEŞME RÜYASI” var. Biz bu rüyanın gerçekleşebileceğine ve olması gerektiğine inanıyoruz. Şu anda Güney Osetya’da olan olaylar, bana göre, bağımsızlık yolunda atılan bir adımdır (Bu yayın bağımsızlıktan önce hazırlandı HA). Biz tüm dünya kamuoyundan Güney Osetya’nın bağımsızlığını desteklemesini bekliyoruz. Çünkü bağımsızlık Gürcistan’ın saldırganlığından ve yeni soykırım denemelerinden korunmanın tek çaresidir. Ben Güney Osetya’nın bağımsızlığını nasıl anlıyorum? Ben 1990’da Oset halkının ikinci soykırıma uğramasına tanık oldum. Öğrencim Gricha Tsanakoev Gürcüler tarafından esir alınmıştı. Ona barbarca işkence yaptılar, ama o ısrarla “Hayır, ben bir Osetim!” demeye devam etti. Oset halkı bütün olarak Gricha Tsanakoev ve diğerleri gibidir. Onlar sayesinde Güney Osetya var olmaya devam ediyor. Bu devamlılık halkın çok büyük fedakârlıklarının ve kararlılığının sonucudur. Ben, bu fedakarlıklar ve kahramanlıklar sayesinde Güney Osetya’nın, tıpkı Phoeniks gibi, tamamıyla yakılmış ve yıkılmış bu günkü halinden kurtulacağını, kısa zamanda ayağa kalkacağına inanıyorum.
8- Sonra BESLAN geliyor. Benim için Beslan’la ilgili konuşmak çok zor. Harvard Üniversitesinde konu ile ilgili bir sunum yaptığımda konuşmakta çok zorlandım. Zaman geçiyor ama acılar hala canlı olarak duruyor. İnsanlık tarihinin en insanlık dışı eylemiydi Beslan baskını. Çünkü orada çocuklara tecavüz edildi. Bu Osetya üzerine sürülen en iğrenç, en korkunç bir lekedir. Burada, Moskova Üniversitesi’nde bir öğrencim var, Soslan Gusiev. O baskına uğrayan bu okulda okuyordu ve rehinelerin arasındaydı. O aralarında kendi kardeşinin de olduğu yedi küçük çocuğu okuldan dışarı taşıdı. Soslan çok ünlü bir avukat, çok başarılı bir hâkim olabilir. Çünkü hayat devam ediyor. Ama ben kesinlikle anlayamıyorum, on altı yaşında bir çocuk nasıl Rusya Kahramanı Nişanı alabilir? Ve orada çok sayıda Soslan gibi genç erkek var.
9- Sırada ALANLAR, SARMATLAR ve İSKİTLER var. Alanlar, Sarmatlar ve İskitler Osetlerin atalarıdır. Her ne kadar Gürcüler bizim köksüz yabancılar olduğumuzu ispat etmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlarsa da Osetler bölgenin en eski ve köklü halkı olmayı gerçekten hak ediyorlar. İskitler dünya uygarlığının oluşmasında çok önemli rol oynadılar, onların devamı olan Sarmatlar ve Alanlar Osetlerin doğrudan atalarıdır. Avrupa’da, Fransa’da Allandon, Allanville, Allançon gibi yerleşimler Osetlerin ataları olan Alanların buralarda kurduğu şehirlerdir. İngilizlere gelince, Julius Caesar İngiltere’yi işgal ettiği zaman ordusunda 1500 Alan savaşçısı vardı. Ve Caesar geri çekildiği zaman Alanlar onunla beraber gitmeyi reddettiler ve İngiltere’de kaldılar. Onlar İngiltere ve İskoçya sınırında bir yerlerde, Dorchester civarında yerleştiler. Bugün çok sayıda İskoç kabilesi atalarının Alanlar olduğunu öne sürüyorlar. Bunu küçük bir ulusun saplantısını göstermek amacıyla söylemiyorum, amacım İskit, Sarmat ve Alanların tarihin bir döneminde ortaya çıkıp sonra da buharlaşıp kaybolmadıklarını, üçüncü bin yılda da bugün de yaşamaya devam ettiklerini göstermektir. Onlar bugün barış içinde yaşamak ve kendi tarihlerini ve kültürlerini yaşatmak istiyorlar. Kendisinden daha önce bahsettiğim V. Abaev bana Stuartlar hanedanının Alan kökenli olduğunu söylemişti.
10-Listemizin onuncu sırasında benim on beş özellik içinde en favorim olandır: FARN. Farn kavramının Oset dilinde çok özel bir anlamı vardır. Bu, sözcük anlamının çok ötesine geçen ve Oset mantalitesinin esasını oluşturan bir kavramdır. Refah, bolluk, bereket ve mutlu yaşam anlamına gelir. Ama “farn”ı en güzel tarif eden sözcük “zerafet”tir. “Farn” sözcüğü bir şahıs, bir aile, küçük bir köy, bir şehir ve tüm bir ulus için de kullanılabilir. Bir Oset yabancı bir eve girdiğinde “Farn de hezaren: evin bereketli olsun” der.
11-Şimdi WASTIRGI’den bahsedeceğiz. Wastırgı, Osetlerin en önemli tanrılarındandır (daha çok aziz anlamında). O erkeklerin ve yolcuların koruyucusudur. Wastırgı olgusu pagan inançlar dönemine kadar gider, oysa Osetler çoğunlukla Hıristiyan dinine bağlıdır. Alanlar bu dine bağlı birçok ulustan çok daha önce Hıristiyan dinini kabul etmişlerdi. Hıristiyanlığın yayılmasından sonra Wastırgı Hıristiyan Aziz George dönüştü.
12-On ikinci olarak sırada TAMARA SHAVLOKHOVA ve RUSLAN BZAROV var. Bu insanlara benzeyen çok sayıda başka insan da var. Tamara Shavlokhova Güney Osetya Üniversitesi’nde profesördür. O benim hocamdı ve şimdi 80 yaşındadır. Onunla yarım saat önce telefonda konuştum. O işgal altındaki Tskhinvali’dedir. Ben ona oradan ayrılmasını istediğimde “Alecia, doğduğum evi asla terk etmeyeceğim” dedi. O benim olmak istediğim bir ideal insandır. Kuşkusuz Osetlerin arasında çok sayıda yetenekli insan var. Dünyanın ilk kadın orkestra şeflerinden Veronika Dudarova’dan bahsetmek bile yeterlidir. Ayrıca, Kuzey Kutbu’na ilk giden kaptan Kuchiev, Arsen Fadzaev ve birçok diğer dünya güreş şampiyonlarını da ekleyebiliriz.
13-Şimdi sırada “EHŞATEGATE”, “ BATRAZ”, “EXCALIBUR VE KRAL ARTHUR” var. Bu dörtlüyü neden birlikte anıyoruz? Ehşartegate, her zaman söylediğim gibi, bir Oset kabilesidir ve üç renkli bayrağımızdaki kırmızı rengin sembolize ettiği askeri ve savaşçı onurunu betimler. Bu özellik toprağa saplanmış kılıç ile sembolize edilir. Batraz ise Oset epik şiirinde Ehşartegate kabilesini temsil eder. Peki bunların Kral Arthur ve ünlü kılıcı Excalibur ile ne gibi ilişkisi var diyeceksiniz. Bu son on yıl içinde çok sayıda bilimsel araştırma yayınlandı, Scot Littleton’un “From Scythia to Camelot” adlı kitabı ve Howard Reed’in “Dragon Kral Arthur” gibi. Bu bilimsel araştırmalar Kral Arthur’un Alan kökenli olduğunu gösteriyor. Özellikle Kral Arthur’un ünlü kılıcı Excalibur teması ile Oset epik şiiri içindeki tema büyük ölçüde aynılık ve benzerlik gösteriyor. Tekrar ediyorum, ben Kral Arthur’un Oset ya da Alan olduğunu söylemek istemiyorum. Ben sadece tarihsel olayların ve insanların kaderinin çok derinlerde iç içe geçtiğini ve Osetlerin dünya tarihinin bir parçası olduğunu söylemek istiyorum.
14-Listede on dördüncü sırada KOSTA HETAGUROV, kederli ozan var. Onun en ünlü şiiri “Mutluluğu tanımadım, ama benim için mutlulukla eşdeğer olan özgürlüğümden vazgeçmeye hazırım, eğer halkımı özgürlüğe bir adım daha yaklaştıracaksa”dır. O çok yetenekli bir sançtı, bir ressamdı. Onun Oset edebiyatına yaptığı katkıların değeri ölçülemez.
15-Listemizin sonuncu sırasında “ÜÇ OSET VELİBAH: ERTE İRON ÇİRİ”ı var. Bunun çok derin kavramsal anlamı var, sadece mutfakla ilgili bir olgu değildir. Onu mutlaka tatmalısınız. “Üç Velibah” üçlü dünya algısını sembolize eder: gökler, yer ve yer altı. Sofranın en yaşlısı üç velibahdan ortadakini ucundan hafifçe çeker, diğer ikisinden ayırır ve Tanrı’ya dua eder. Cenaze törenlerindeki yemekte iki velibah olur. (Ölen şahısa atfen Yeraltı kendi payını aldığı için HA). “Üç velibah” Osetlerin geleneksel olarak yaşamı ve ölümü kavramsallaştırdıkları semboldür ve her Oset sofrasında kesinlikle bulunur.
Bunlar size tanıtmak istediğim 15 özelliğimizdir. Daha açık söylemek gerekirse “OSETYA” dendiği zaman ilk akla gelen önemli kavramlardır.
İngilizceden Çeviri: Hayri Ata (Kaynak:Youtube)