KÜLTÜR SANAT

Osetlerde Toplumsal Yaşam Kuralları
Oset gelenekleri ve adetlerinin yüzlerce yıllık derin kökleri vardır. Bu gelenek ve adetlerin çoğu İskitler ve Alanlar dönemlerine kadar uzanır.
Kuzey Kafkasya ulusları içinde Osetler patriarkal bir yaşam biçimi ile büyük ölçüde dillerinin, kültürlerinin, dinlerinin ve geleneklerinin doğal yapısını koruyabilmişlerdir. Bu kısmen Mogol, Tatar ve Timur saldırılarından korunmak için sığındıkları dağlık alanlarda çok uzun bir sure izole edilmiş olarak yaşamaları ile açıklanabilir. Bununla beraber sınır komşuları ile de sürekli olarak yakın ilişkilerde bulunmuşlardır. Buna rağmen Osetler atalarından devraldıkları “farn”larını ve onun manevi anlamını günümüze kadar korumuşlardır.
Oset gelenek ve adetlerinden bahsedildiği zaman ilk önce çok sayıda kültürel bayramdan ve sofra kültüründen söz açılır. Bunlar önemli olgulardır. Ama daha da önemli olan bir Oset’in ruhsal dünyası ile ilgili olarak onun sosyal çevresi ile olan ilişki kurallarıdır. Biz bundan başlayacağız…
Bilindiği gibi Osetler modern toplum idaresi ve hukuksal kurumlarla en fazla iki yüzyıldır tanışıyor. Ve daha açık olmak gerekirse Osetler onları örneğin Bati Avrupa ülkeleri kadar ciddiye de almıyorlar.
Dağlı toplulukların yüzlerce yıldan beri “onurlu yaşam kuralları” diye bilinen ve yazılı olmayan davranış normları vardır. Bu kurallar çok etkilidirler ve onlar demokratik ve sosyal eşitliği de kapsarlar.
Her dağlı yerleşim biriminde yaşlılardan oluşan bir “konsey” Nıhaş (tam kelime anlamı “konuşma/söz”) vardır. Önemli bir sorun “halk meclisi” Nıhaş tarafından görüşülür ve kararlaştırılır ki bu mecliste sadece “akil” adamlar ve tanınmış ve saygı duyulan yaşlılar yer alabilir. Nıhaş’ın Osetlerin toplumsal yaşamında yüzlerce yıldan beri çok önemli bir yeri olmuştur.
Nıhaş’ta yaşlılar yaşlarına göre yerleşirler. Başkan Nıhaş’ın karşısında ve solda, başkan yardımcısı da onun sağ tarafında yer alır. Geriye kalanlar da yaşlarına göre başkanın sol tarafında yer alırlar.
Yaşlılarla birlikte gençler için de yer vardır Nıhaş’ta. Ancak onların yaşlılarla ayni sırada oturma hakları yoktur, en solda ve sonda yer alabilirler. Gençler daha çok yaşlıları izlemek, onları dinlemek ve tartışılan konu ile ilgili (habartte) bilgi sahibi olmak için orada bulunurlar.
Geçmişte Nıhaş yerel bir örgütlenme biçimiydi ve herkesin söz hakki vardı. İhtiyaç duyulduğu zaman başkan gençlere de söz hakki verirdi. Gençlerden biri konuşacağı zaman yaşlıların görebileceği ve duyabileceği kadar yakına gelir ve sormak istediği şeyleri sorardı. Sorusunu kısa ve açık bir şekilde sorduktan sonra saygılı bir şekilde tekrar yerine otururdu.
Şunu da ilave etmek gerekir ki gençler Nıhaş’ta bulunmakla yaşlılardan iletişim sanatını, halk önünde konuşma pratiğini, yaşlılara saygıyı, uluslarının hukuksal normlarını, dünya görüşünü ve ideolojisini öğrenirlerdi. Bir başka deyişle Nıhaş bir halk meclisiydi ve topluluğun her üyesi bu meclisin doğal üyeleriydiler. Nıhaş’ta toplumun en önemli sorunları çözümlenirdi. Nıhaş aynı zamanda komşu halklarla olan sorunların çözümünde de karar alma yetkisi olan bir kurumdu.
Tartışılan ve kararlaştırılan konular arasında, aralarında kan davası olan tarafları barıştırmak, klanlar ve bireyler arasındaki anlaşmazlıkları çözümlemek gibi konular olurdu. Kararlar Oset hukuk kurallarına ve geleneklere göre alınırdı.
“Oset onuru ve Oset saygınlığı” kavramları sınıflı toplumlar öncesine kadar giden eski bir olgudur. Buna göre “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” kuralı bir temel yaşam kültürüdür. Bu toplumlarda her birey kendini içinde yaşadığı topluma karşı sorumlu hisseder ve onun onurunu ve saygınlığını korumakla yükümlüdür. Aynı şekilde toplum da kendi üyesini her anlamda korumakla sorumludur.
Oset felsefesine göre sözlü ya da fiziksel saldırı ağır hakarettir ve herkes böylesi bir hakarete muhatap olmamak için çaba gösterir. Yine eğer birisi sopa ya da kamçı ile bir başkasına vurursa bu hakaret çok daha ağırdır ve saldırgan bu yüzden öldürülebilir, çünkü Osetler’e göre “sadece köpekler sopa ile disiplin altına alınırlar”. Bu durumda saldırıya uğrayanı köpek yerine koymak söz konusudur.
Bir Oset’in kalpağına dokunmak ta hakaret sayılır, çünkü kalpağı onun kutsalı ve dokunulmazıdır. Osetler giysileri arasında kalpaktan başka bir şeye bu kadar önem vermezler. Onların kaputları, çizmeleri de vardır, ama onun kalpağı en gösterişli ve değerli varlığı sayılır. Onlara göre kalpak cesaret ve güç sembolüdür. Bir erkeğin kalpağı ve bir kadının başörtüsü aynı zamanda onların toplumsal aidiyetlerinin de bir göstergesidir. Bu nedenle birisi utanılacak şekilde korkakça bir davranışta bulunsa ona “sen kalpak değil bir başörtüsü takmalısın” derler. Kısaca kalpak dokunulmazdır ve bu kuralı ihlal etmek beklenmeyen sonuçlara yol açabilir.
Bir Oset annesine, kız kardeşine, karsına ya da ölen bir yakınına karşı yapılan bir hakarete karşı çok büyük tepki gösterir. Bu tür hakaretler bazen ölümlü kavgalara ve kan davalarına yol açar.
Dağlı Oset topluluklarının yaşam kuralları çok güçlü ve açıktır. Onların onurları ve saygınlıkları yaşamdan ve ölümden daha önemlidir. Ağır hakarete uğrayan biri bunun hesabını sorar; sormayan kendini erkek olarak tanıtamaz. Birinin uğradığı hakaret bağlı olduğu bütün klanı bağlar ve intikam almayınca bu utanç yıllarca bütün klanın üzerinde kalır. Kişi ve ailesinin topluma karşı “başı eğik” kalır ve bu da bir Oset için ölümden daha beterdir.